9 Ekim 2021, BFI Londra Film Festivali
Soho’da, Jessica Beshir ile Mercer Street Hotel’de buluşmak üzere biraz endişeli bir şekilde yürüyorum. FAYA DAYI filmini bu sabah gün doğarken izleyebildiğim için soracağım sorular hakkında kafamı toparlayacak zamanım olmadı. Bu yüzden Jessica Beshir’in zamanını boşa harcadığımı düşünmesinden endişeleniyorum. Ayrıca hayatımda ilk defa İngilizce röportaj yapacağım için de bir parça endişeliyim. Ama çok yakında onun çok sevecen ve arkadaş canlısı biri olduğunu, dolayısıyla endişelerimin yersiz olduğunu anlayacaktım. Ayrıca, göçmen olmayı deneyimlemek gibi birçok ortak noktamız olduğunu fark etmek, onunla biraz daha rahat hissetmeme yardımcı oldu. Ve sormaya başladım…
Yusuf Emre Yalçın Dün filmini izledim ve gerçekten çok beğendim. Benim için henüz çok taze, bu yüzden sindirmek için yeterince zamanım olmadı. Dolayısıyla eğer sorularım çok soyut olursa lütfen beni bağışla.
Filmle ilgili göçmenlik meselesiyle bağlantılı birkaç sorum olacak. Ben de burada bir göçmen olduğum için belki de bu yüzden filmle gerçekten çok önemli bir bağ kurmuş gibi hissediyorum. Ama bu sorulardan önce, senin hakkında biraz daha bilgi edinmek istiyorum. Mesela nerede doğdun, memleketinden ne zaman ayrıldın?
Jessica Beshir Meksika’da doğdum. Annem Mexico City’den ve babam Etiyopya’dan. Babam tıp okumak için Meksika’ya geldi ve cerrah oldu ve ben de orada doğdum. Bu tam da Etiyopya’da rejim değişikliği olduğu zamana denk geliyordu. Ülke kuzeyden güneye kadar işgal ediliyordu. Hükümet, diasporalardaki insanlara geri dönmeleri ve ellerinden geldiğince ülkeye yardım etmeleri için büyük bir çağrı yaptı. Babam bir gün eve geldi ve Etiyopya’da ona ihtiyaç duyulduğu için geri dönmek zorunda olduğunu söyledi — annem anlatıyor bana, ben çok küçüktüm. Ülke işgal ediliyordu, Somali ile savaş vardı ve geri dönüp yardım etmesi gerekiyordu. Harar’ın stratejik açıdan önemli olan büyük bir askeri üssünde doktor olarak görevlendirildi. Orada Rus askeri üssü vardı. Somali’den Harar’a tüm yaralı askerlerin geldiği yer orasıydı, çünkü çok yakındı. İşte bu şekilde ayrıldı. Sanırım dokuz ay sonra biz de ona katıldık. Çünkü oraya gidip durumu görünce annemi aramış ve “geri dönmeyi planlıyordum ancak buradaki durumu görünce uzun bir süre devam edeceğini anladım, o yüzden siz gelseniz iyi olur”, demiş. İşte bu şekilde, ben de orada büyümüş oldum.
Yusuf Emre Yalçın Orada ne kadar yaşadın?
Jessica Beshir Yaklaşık 13 yıl orada yaşadım
Yusuf Emre Yalçın Sonra?
Jessica Beshir Sonra orada büyüdükten sonra siyasi nedenlerle tekrar ayrıldık. Babam savaş boyunca cerrah olarak görev yapmıştı ama bu ille de rejimi ve rejimin yaptıklarını desteklediği anlamına gelmiyordu. Bir noktada ülkeden ayrılma fırsatı buldu ve o zamanlar komünist ve çok acımasız bir rejim olduğu için ayrılmayı, hatta herhangi bir yere gitmekle ilgili bir kelimeyi söylemeyi bile düşünemezdiniz. Fakat burslu olarak Meksika’da uzmanlık yapmak için ülkeden ayrılma fırsatı buldu ve bu fırsatı ailesini dışarı çıkarmak için kullandı. 72 saat içinde ayrılmamız gerekiyordu. Annem okula geldi ve gidip arkadaşlarınla vedalaşabilirsin, dedi, o kadar. Benim için bu her zaman acı verici bir durum olarak kaldı ve dünyanın her yerinde olan bu maalesef, biliyorsun, sürekli ülkelerimizi terketmek zorunda kalıyoruz. Bu yüzden her zaman kızgınım. Çünkü çoğu soğuk savaşla ilgiliydi. Nedir peki bu soğuk savaş? Bu soğuk savaşla ne alakamız var? Bu batılı ve doğulu güçlerin gelip Afrika topraklarında oyunlarını oynamasından ibaretti. Ve olan bize oluyordu. O yüzden bugün hala bu kadar öfkeliyim. Çünkü dünyada hala olan şey tam olarak bu. Sonra bize mülteci, göçmen demek istiyorlar. Bu yüzden kızgınım. Filmi yaparken bu benim için çok güçlüydü. Çünkü mesele dönüp dolaşıp elimden alınan hayatıma geri dönüyordu. Film süreci bunu kendi ruhumdan temizlemek gibi bir şeydi, ne demek istediğimi anlıyor musun? Aynı zamanda tarihin bugün nasıl tekerrür ettiğini ve küçük çocukların aynı sorunlarla nasıl başa çıkmak zorunda kaldığını görmek ile ilgiliydi. Muhammed mesela. Onunla 10 yaşındayken tanıştım, şimdi 16 yaşında. Ama 13 yaşından beri bu sorunlarla uğraşıyor. Ve bunları dinleyerek büyüyor. Çünkü bu, herkesin zaten kafasında sürekli tartıştığı bir şey. Nasıl gidersin? Seçenekleriniz nedir? Herkes bunu zaten aile üyeleriyle, arkadaşlarıyla sürekli tartışıyor. Neden nasıl ayrılacağımızı düşünmemiz gereken bir yerde yaşamak zorunda kalıyoruz? Neden? Bunlar benim öfkelendiğim ve kendime sorduğum sorulardı.
Göçmen olmak nasıl bir his?
Sanki bir parçan ölüyormuş gibi hissediyorum. Ani bir ölüm gibi.
Yusuf Emre Yalçın Aslında bu bana çok tanıdık geliyor. Evet, belki bir ölüm kalım meselesi yüzünden değil de daha iyi bir yaşam arayışında olduğumdan veya belki de Türkiye’nin şu anki siyasi ve ekonomik durumu gerçekten kötü olduğundan ben de ülkemi terk edip Birleşik Krallık’a taşındım. Ancak filmde de anlatıldığı gibi büyükler yabancı bir ülkede yaşamanın kendi ülkenizde yaşamakla aynı şey olmadığını söylüyorlar. Ve hatta üvey anneyle yaşamak gibi olduğunu söylüyorlar.
Etiyopya dışında kendini güvensiz hissedip hissetmediğini gerçekten merak ettim. Çünkü politik olarak güvenli bir yere gitmek bir bakıma kendinizi güvende hissetmenizi sağlarken diğer yandan da köklerinizi, kendi dilinizi bırakmanız anlamına geliyor. Bu da insanların yaşadıkları çevreyle bağlarını koparmalarına ya da bir bakıma hayatın anlamını yitirmelerine neden olabiliyor. Peki sen Etiyopya’dan ayrıldığınızda ne hissettin?
Jessica Beshir Sanki bir parçan hemen ölüyormuş gibi hissediyorum. Ani bir ölüm gibi. Ruhunu başka bir yerde bırakmak gibi. Hayatta kalmak için göç ediyoruz. Bir şekilde hayatta kalıyoruz ve yeni yerin oyununun kurallarını öğrenmeye çalışıyoruz. Yeni kuralları anlamaya, bu kurallara ve yeni yerimize uyum sağlamaya çalışıyoruz. Birkaç dil konuşuyorum ve farklı bir dil konuştuğum anda kişiliğimdeki farkı görebiliyorum. Ve benim için kendi dilimi konuşmamak, yepyeni bir yere gelmek, yine, bu tanıdığım kişinin gitmiş olduğu anlamına geliyor. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
Yusuf Emre Yalçın Evet, çok iyi anlıyorum.
Jessica Beshir Evet, ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun. Ne yazık ki bu bir çoğumuzun ortak gerçeği. Bir çoğumuzun! İnsanların nasıl ayrıldığına bak. Neden ayrılmak zorundayız? Olay bu. Neden ayrılıyoruz? Yani yine, benim için hayatta, zamanda belirli bir döngü var. Ve neredeyse Khat* hasadında bile bu paralelliği çok görüyorum. Filmde gördüğün hasat ve tüm bu süreç, 24 saat içinde her gün tekrar tekrar gerçekleşiyor. Ve her gün değişen siyaset…
Yusuf Emre Yalçın Film yapımını kendini hayata bağlamak için bir araç olarak kullandığını söyleyebilir miyiz? Çünkü filmde bir efsane var. Orada üç karakter var, biri korkusundan tanrıya dua ediyordu ama biri, sanırım suyu bulan Khedir, gün ışığına dönüşüyor.
Jessica Beshir Elias çamurlu suyu buldu ve karanlığa dönüştü, gece oldu. Khedir çok fedakardı, suyu ararken “Azurkherlaini ve dünyadaki tüm insanlar için bu suyu bulmama yardım et”, diye dua ediyordu. İlyas, “Tanrım, bu suyu Azurkherlaini ve kendim için bulmama yardım et”, diye dua ediyordu. Ve Azurkherlaini korkudan o kadar kör olmuştu ki sadece kendisi için dua etti. Ve oraya vardığında tanrıyı buldu.
Yusuf Emre Yalçın Bu efsaneyi anlatan üst sesi dinlerken, film makarası ile oynayan genç bir çocuk görüyoruz. Bu yüzden belki bu gün ışığıdır ve sonsuz ışığın suyunu bulmuştur diye düşündüm. Ve orada bir film baskısı gördüğümüzden, kişisel hikayenle bir bağlantı olabileceğini hissettim çünkü dürüst olmak gerekirse, ben kendimi kaybolmuş hissettiğimde yeniden bağlantı hissetmek için bir şeyler çekmeye başlıyorum. Yaşamda yaratmanın ya da üretmenin bir yolunu bulduğumuzda sonsuz yaşamı bulmuşuzdur diyebilir miyiz? Bunu nasıl toparlayacağımı bilmiyorum ama ne sormak istediğimi anlıyor musun?
Benim için bu filmi yapmak tamamen iyileşmekle ilgiliydi.
Jessica Beshir Bu efsaneyi ilk duyduğumda imamla oturuyordum. Dua ediyorlardı, bilirsin, çünkü bu onların ritüeli. Ve Azurkherlaini, Elias, Khedir hakkında bir şeyler duydum, daha önce de duymuştum, kaç kez bilmiyorum ama hiç dikkat etmemiştim. Ama o gün, bu insanlar kim diye sordum. Hikayeyi duyduğumda içimde çok fazla şey oldu çünkü kesinlikle bir şekilde çok fazla paralellik olduğunu düşünüyordum. İlk önce beni gerçekten etkileyen korkuydu ve Maoul Hayat’ı bulmak bu korkuyu gidermenin bir yoluydu. Çünkü bu korku ruhun inanılmaz bir hastalığı. Belki bu film benim Maoul Hayat’ımdı. Bu korkuyu gidermek için kullandığım sonsuz yaşam suyu. Ve bu bana gerçekten sinema, ışık ve karanlık hakkında birçok yönden konuştu ve bu film hakkında çok şey oluşturdu. Ayrıca herkesin Azurkherlaini’nin kim olduğunu bildiğini fark ettim. Ama hepsinin kendi versiyonları vardı, “suyu buldu mu? Hayır, o Elias’tı. Oh tamam”, gibi. Ama herkes Azurkanini’nin kim olduğunu biliyordu ve aman tanrım dedim, bu çok güzel çünkü bunun filmi bir şekilde yönlendirmesi gerektiğini hissettim çünkü içimizde var olan bir şey bu. Kendi mitolojilerimiz, kendi fantezilerimiz, bizi biz yapan bu şeyler, bizi biz yapan bu hikayeler. Ve zamansızlar, ne zaman başladıklarını söyleyemezsiniz. Ve asla bitmeyecekler. Ve gerçekten sinemayla paralel bir yönü olduğunu hissettim, bu yüzden evet, dediğin gibi orada olmalıydı. Ve filmde gördüğünüz sinema, büyürken bir sürü Bollywood filmi izlediğim yer. Bana sinema hakkında çok şey anlattı ama aynı zamanda bu filmin yolculuğu da iyileşmeyi düşünmeme neden oldu, iyileştirdiğin her neyse. Benim için bu filmi yapmak tamamen iyileşmekle ilgiliydi. Etiyopya’da kimsenin filmimi görmesine gerek yok, onların bana ihtiyacı yok, aksine benim kendimi iyileştirmem için onlara ihtiyacım var. Bana bu hediyeyi verdiler. Yani evet, bu anlamda birçok düzeyde benimle konuştu, şifa olarak sinema. Ve bunu yakaladığın için mutluyum.
Yusuf Emre Yalçın Bu arada filmi siyah beyaz yaptığına gerçekten çok sevindim. Filmi izlediğimde “Pekala, bu film yüz yıl öncesine ait olabilir ya da düne ait olabilir”, gibi hissettim. Bu gerçekten hoşuma gitti, bana bahsettiğin zamansızlık hissini verdi. Çok fazla sorum var ama zamanımın dolmak üzere olduğunu görebiliyorum.
Jessica Beshir Hayır, ama aklına takılan soruları sor. Devam edebiliriz, kısa cevaplar vereceğim.
Yusuf Emre Yalçın Peki, teşekkürler. Merak ettim, filmde kurgusal karakterler var mı?
Jessica Beshir Hepsi kendi hayatlarında olan gerçek karakterlerdi. Orada bir nevi kurgusal gibi olan tek kişi Muhammed’in babasıydı. Muhammed’in babası gerçek hayatta bir polisti. Bu yüzden onunla zor bir ilişkisi var. Yani onu getirmemiz mümkün olmayacaktı. Ve tek yaptığı Khat’ı çiğnemekti. Dolayısıyla tek kurmaca karakter buydu. Ama çoğunlukla herkes kendi hayatının içinde filme alındı. Ve filmde ne dedilerse, gerçekten söylemek istedikleri şeylerdi. Bu filmde ağırlıklı olarak öne çıkan iki dilin Oromo ve Harari olduğunu söylemeliyim ve ben ikisini de konuşamıyorum. Ben Amharca konuşuyorum çünkü Harari’de resmi dili Amharca olan bir okulda büyüdüm ama orası 80’den fazla etnik grup ve dil grubunun olduğu bir yer. Ülkenin Harar’daki bu bölümünde insanlar çok dillidir. Oromo, Harari, Amharca ve Somalice konuşurlar. Ben Amharca dışında hiçbir şey konuşamıyorum. Yani o zaman söylediklerinin çoğunu bilmiyordum, sadece oradaydım ve çekim yapıyordum. Çekimden sonra “Ne diyordun?” diye sorardım ve onlar da “oh, bilirsin, şunu şunu söyledim” derlerdi ve ben de “Oh, tamam” derdim. Sonra çeviriyi aldığımda, vermek istediklerinin onlar olduğunu anlar ve onunla mutlu olurdum. Hediye gibi gelirdi bana.
Yusuf Emre Yalçın Orada film çekerken, gençlerin çoğunun daha iyi bir yaşam için bir çıkış yolu aradığını bildiğinden belki de bu filmden kendi çıkarları için bir şey beklediklerini düşünüyor musun? Para açısından kastetmiyorum tabii ki ama bir şekilde bu filmin Etiyopya’dan kaçmanın bir yolunu bulmalarına yardımcı olacağını mı düşündüler?
Jessica Beshir Sana bir şey söyleyeceğim, hiçbirinin umursadığını sanmıyorum. Kimsenin umrunda değildi. Muhammed bile, bu filmin çok büyük bir festival olan Sundance’te olacağını söylediğimde, “Aman Tanrım, bu harika bir haber, doğum günüm gibi”, dedi. Ama bu filmde neler olduğunu, açıklamaya çalıştığım şeyi Muhammed’in bile anladığını sanmıyorum. ‘Ben oyuncu olarak anılacağım’ düşüncesiyle filmde rol alan kimse yoktu. Sanırım insanlar bana zamanlarını veriyorlardı çünkü uzun yıllar tekrar ve tekrar orada olduğumu gördüler ve bana güvendiler. İnsanlar beni tanıdı. Etrafta dolaşırken “Oh Jes, geri döndün, bu filmi ne zaman bitireceksin dostum?” diyorlardı. Herkes bu çılgın Jes’in elinde kamerayla geldiğini ve bir şeyler yaptığını biliyordu ve o şeyin ne zaman biteceğini tanrı bilir gibi düşünüyorlardı. Ne olacağına dair herhangi bir bilgi veya ilgi olduğunu sanmıyorum.
Yusuf Emre Yalçın Filmi gördüler mi bu arada?
Jessica Beshir Hayır, henüz Etiyopya’da göstermedik. Doğru fırsatı arıyoruz. Ülke şu anda çok şey yaşıyor, şu anda çok hassas bir alan. Yani bilmiyorum, umarım yakında o bahsettiğim sinemada göstermeyi çok isterim. Bu bizim için çok harika olurdu.
Yusuf Emre Yalçın Ve aman tanrım! Sinematografi sana ait. Bu soru benim yönetmen tarafımdan geliyor. Hangi kamerayı kullandın?
Jessica Beshir 5D II.
Yusuf Emre Yalçın Ne? Canon 5D Mark II mi?
Jessica Beshir Evet, DSLR.
Yusuf Emre Yalçın Aman Tanrım! Gerçekten çok yeteneklisin. Ben o kamerayla aynı sinematografiye ulaşamazdım. Dürüst olmak gerekirse, daha iyi bir kameram var ama çektiğim görüntüler seninkiler kadar iyi değil.
Jessica Beshir Teşekkür ederim! Biliyor musun? Karşılayabileceğim tek kamera buydu. Etiyopya’ya çekim için gitmeye başladığımda, büyükannemi kaydetmek için küçük bir video kameram vardı. Sonra dedim ki muhtemelen gerçek bir kameraya ihtiyacım var. Benim için karşılayabileceğim gerçek kamera ikinci el bir 5D Mark II idi. Sonra birkaç lens aldım. Hepsi ikinci eldi. Bir Zeiss Planar 50mm 1.4 ve bunun için bir adaptör aldım. Bu en iyi lensimdi. Ve bu bana çok yardımcı oldu. Özellikle tüm düşük ışıklı çekimlerde, kullanabileceğim tek şey buydu. Ve bu beni bir anlamda şuna zorladı, bilirsin, o küçük şeye sahip olmak gerçekten aklımı rahatlattı. Çünkü bu sınırlama beni bir çözüm bulmaya, kendi çözümümü bulmaya zorladı ve bu çözümleri bulmak bana çok şey öğretti. Bu şekilde öğrenmem gerekiyordu. Bu sınırlama beni gerçekten o küçücük şeyle neler yapabileceğime odaklanmaya zorladı. Daha sonra 2018’de bir arkadaşım bana eski Canon C200 Mark I’ini sattı. Bu bana güzel beyaz tonlar verdi. Ve bir noktada 5D Mark II’mi, 5D Mark IV’e yükselttim çünkü yavaş çekim için buna ihtiyacım vardı. Yani evet, bunlar benim kameralarımdı ve gerçekten de görüntülerin çoğu 2010’dan, çiftlikleri falan çekerken kaydettiğim şeyler. Her zaman “ah, bunu göstermem lazım, böylece bir görüntü yönetmeni bulabilirim, bir yapımcı bulabilirim”, diye düşünüyordum. Sonra bir noktada geriye baktım ve fark ettim ki görüntü yönetmeni bendim, bu işi iyi yapıyordum. Bu yüzden üzerinde çok da fazla düşünmeden görüntü yönetmeni ben olmuştum. Ve birçok insanın yaptığı da bu. Bu kadar çok insanın bunu yaparak iyi sonuç aldığını görmek bana ilham verdi. Öyleyse evet dedim, neden olmasın? Param yok ama beni destekleyen bir topluluğum var, o kadar.
Yusuf Emre Yalçın Çok ilham verici! Biliyorum bu sohbet bitmez, sabaha kadar konuşabilirim ama zamanım doldu. Zaman ayırdığın için teşekkürler!
Jessica Beshir Ben teşekkür ederim.
- Khat veya qat, doğu ve güney Afrika’ya özgü çiçekli bir bitkidir. Khat, heyecan, iştahsızlık ve öforiye neden olduğu söylenen bir uyarıcı olan alkaloid katinon içerir.